10 KASIM ATATÜRK’Ü ANMA TÖRENİ DÜZENLENDİ

Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün ebediyete intikalinin 83. yıl dönümü münasebetiyle Kurumumuz tarafından Tarihi Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) Konser Salonu’nda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri ERSOY, Bakanlar ve devlet erkânının katılımı ile 10 Kasım Atatürk’ü Anma Töreni düzenlendi. Tören programı kapsamında bünyemizdeki Kurumlardan Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı tarafından da “Arşivimizden Fotoğraflarla Atatürk” sergisi düzenlendi. Törende, Türk Tarih Kurumunca 10 Kasım Atatürk’ü Anma etkinlikleri kapsamında Hakkâri Yüksekova’dan Ankara’ya davet edilen 50 lise öğrencisi de yer aldı.

Törene saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başlandı. Törende Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri ERSOY ve Yüksek Kurum Başkanı Prof. Dr. Muhammet HEKİMOĞLU birer konuşma yaptı.

Konuşmasına kendisini dinleyenleri selamlayarak başlayan Cumhurbaşkanımız Sayın ERDOĞAN, İstiklal Mücadelesinin Başkomutanı, Cumhuriyet’in banisi Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ü ebediyete irtihalinin 83. yılında hürmetle, rahmetle yâd etti. Malazgirt Zaferi’nden bu yana bu toprakların vatan olması için mücadele eden, gözlerini kırpmadan canlarını veren tüm şehitlere, gazilere, kahramanlara Allah’tan rahmet dileyen Cumhurbaşkanı ERDOĞAN, kurucu kadro başta olmak üzere, TBMM’nin toplandığı ilk günden bugüne kadar Cumhuriyet’in ayakta kalması, gelişmesi, büyümesi için gayret gösteren herkese şükranlarını sundu.

Sayın ERDOĞAN, şunları kaydetti:

“Amacımız, Cumhuriyet’imizin kuruluşunun 100’üncü yılında ülkemizi ecdadımızın mirasına layık ve milletimizin hayallerine uygun bir seviyeye çıkarmaktır. Bunun için eğitimden sağlığa, güvenlikten teknolojiye kadar her alanda kurduğumuz sağlam altyapı üzerinde, siyasi ve ekonomik gücü ile dünyanın birinci liginde iddia sahibi bir Türkiye inşa etmenin gayreti içindeyiz. İlhamımızı Malazgirt’ten, İznik’te atılan ilk temelden, Söğüt’te dikilen ulu çınardan, İstanbul’un fethinden, Çanakkale destanı, İstiklal Harbi’mizden alarak aydınlık geleceğimize doğru yürüyoruz. Küresel krizlerin üstesinden başarıyla gelen, hangi engelle karşılaşırsa karşılaşsın mücadeleden vazgeçmeyen bir ülke olarak her geçen gün hedeflerimize biraz daha yaklaşıyoruz. Hem devraldığımız birikime sahip çıkarak hem de bugüne kadar yapılanları 5’e, 10’a katlayarak yeni hizmetlerle Cumhuriyet’i yaşatmak ve büyütmek için gece-gündüz çalışıyoruz.”

YÜKSEK KURUM GELECEK YIL YENİ YERİNDE”

İstanbul’daki Atatürk Kültür Merkezi’nin eski ve yeni binalarının da Türkiye’nin nereden nereye geldiğinin sembolü olduğuna işaret eden Sayın ERDOĞAN, aynı anlayışla Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunu Kavaklıdere’deki eski binasından gelecek yılsonunda Beytepe’deki yeni yerine taşıyarak, bir başka sembolik adımı daha atmış olacaklarını söyledi.

“ATATÜRK’ü anmak elbette önemlidir ama asıl olan ATATÜRK’ü verdiği mücadelenin izini sürerek gerisindeki sebepleri doğru şekilde tespit ederek anlamaktır.” diyen Sayın ERDOĞAN, şöyle konuştu:

“Ülkemizde dillerinden ATATÜRK’ün ismini düşürmeyen ama onu anlama konusunda en küçük gayret de göstermeyen bir kesim hep olagelmiştir. Bugün sizlerle Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün askerlik hayatı boyunca görevde bulunduğu yerler ile ülkemizin son dönemde faaliyetlerini yoğunlaştırdığı yerlerin şöyle bir karşılaştırmasını yapmak istiyorum. Mustafa Kemal akademideki eğitimi sonrasında yüzbaşı rütbesiyle 1905’te Suriye Şam’daki 5. Ordu’da göreve başladı. 1907’de Makedonya’daki 3. Ordu’ya tayin olduktan sonra hemen ardından 1908’de Libya Trablus’taki ilk görevine gitti. Hatta 1909’daki İttihat Terakki Kongresi’ne Trablus delegesi olarak katıldı. Büyük savaş öncesi Avrupa’da tespitlerde bulunmak üzere, bazıları derler ki ‘hiç yurt dışına çıkmadı.’ Ben, yurt dışına çıktığını söylüyorum. 1910 yılında Fransa, İsviçre, Belçika ve Hollanda’yı kapsayan bir gezi yaptı. İtalyanların Libya’ya saldırması üzerine 1911 yılında binbaşı rütbesi ile tekrar Trablus’a giderek 1912 Ekim’ine kadar süren, gözünden ve kolundan yaralandığı tarihi bir mücadeleyi yürüttü.”

“ŞANLI MİLLİ MÜCADELE SÜRECİ BAŞLADI”

ATATÜRK’ün Birinci Dünya Savaşı’nın arifesinde yarbay rütbesi ile bulunduğu Sofya’dan Tekirdağ’da yeni oluşturulan 19. Tümen Komutanlığı’na atandığını belirten Sayın ERDOĞAN, ardından başında bulunduğu 57. Alay ile destan yazdığı Çanakkale’ye geçtiğini kaydetti. Çanakkale’de çeşitli görevler üstlenen ve göğsündeki saate isabet eden şarapnel ile yaralandıktan sonra 1915 sonunda İstanbul’a dönen ATATÜRK’ün, görevlendirildiği 16. Kolordu Komutanlığı’nda birliği ile Halep üzerinden Diyarbakır’a geçerek 1916’da Muş ve Bitlis’i Rus işgalinden kurtardığını anlatan Sayın ERDOĞAN, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“2. Ordu Komutanlığı’ndaki görevinden Alman general ile olan anlaşmazlığı sebebiyle istifa ederek 1917 sonunda İstanbul’a döndü. Veliaht Vahdettin’in Almanya seyahatine eşlik ederken kendisini yakından tanıma imkânı buldu. Böbreklerinden rahatsızlandığı için 1918 Mayıs’ında bir müddet Viyana’da tedavi gördü. Sultan Vahdettin’in tahta çıkmasının ardından 1918’in Ağustos’unda 7. Ordu Komutanlığı’na atanarak Nablus’a geçti. Suriye’nin kaybedileceğinin anlaşılması üzerine Halep’e çekildi. Mondros Anlaşması’nın ardından Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı görevine getirildi. İngiliz işgalinin ardından bu ordu dağıtılınca İstanbul’a geri döndü. İstanbul’da saray, hükümet ve çeşitli ülke temsilcileri ile yaptığı istişareler sonucunda Anadolu’ya geçerek Milli Mücadele’yi başlatmaktan başka çare kalmadığını gördü. Bu amaçla 9. Ordu Kıtaları Müfettişi unvanıyla Samsun’a doğru yola çıktı. Samsun’a ayak bastığı 19 Mayıs sabahından itibaren de şanlı Milli Mücadele süreci başladı.”

“NUTUK’TA 3 HEDEF BELİRTİLİYOR”

Cumhuriyet’in ilanı ile taçlanan Milli Mücadele’nin her safhasının da bu çizginin devamı ve tamamlayıcısı olduğuna işaret eden Sayın ERDOĞAN, şunları kaydetti:

“Her fırsatta önünde poz verdikleri ama içinde ne olduğunu bilmedikleri Nutuk’ta, Cumhuriyet’in kuruluşu ile birlikte ortaya konan 3 hedef belirtiliyor. Yurdumuzu dünyanın en mamur ve medeni memleketleri seviyesine çıkartacağız. Milletimizi en geniş refah vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Milli kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkartacağız. Gazi’nin milletimize işaret ettiği istikamet işte budur. Laf değil, icraat. Milli iradenin üstünlüğü temeli üzerine bina edilen yeni devletimizin, yaşadığımız tüm arayışlara ve badirelere rağmen 2 bin yıllık devlet silsilemizin devamı olduğu da asla unutulmamıştır. Milletimiz, her tökezlemenin ardından devletine daha güçlü şekilde sahip çıkarak, Cumhuriyet’imizin ilelebet yaşayacağı gerçeğini dost düşman herkese göstermiştir.”

Konuşmasına Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ü saygı, minnet ve rahmetle anarak başlayan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri ERSOY, şunları kaydetti:

83 yıldır bitmeyen bir yürüyüşün değişmeyen kararlılığın ve eğilmeyen bir iradenin devir teslim yıl dönümündeyiz. 10 Kasım bir bitiş, bir son yahut bir veda değildir. Aksine 10 Kasım bir devamlılığın dünyaya döndükçe sadık kalınacak ve yaşanacak bir hayat görüşünün vatan millet ve insan anlayışının devir teslimidir. 10 Kasım İstiklal Mücadelemizin Başkomutanı Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün ‘Ey yükselen yeni nesil istikbal sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk onu yükseltecek ve sürdürecek olan sizlersiniz’ diyerek belirttiği tespit ve talimatının gereğinin yapılması için muhataplarını vazifeye çağırdı gündür. Ve o gündür ki şevketle gururla inançla bu vazife devralınmış Türkiye Cumhuriyeti’nin ve istikbale refaha huzura güvenli ve güzel yarınlara taşınacağına dair sessiz ve sözsüz bir ant açılmıştır.”

Yüksek Kurum Başkanı Pof. Dr. Muhammet HEKİMOĞLU, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşlarını saygıyla ve şükranla anarak konuşmasına başladı. Hekimoğlu konuşmasında şunları kaydetti:

İçinde yaşamakta olduğumuz şu günlerde hem ülkemiz hem de tüm insanlık adına çok önemli olaylara şahitlik ediyoruz. Bu olaylardan biri de hiç şüphesiz birinci yıl dönümünü idrak ettiğimiz Dağlık Karabağ Zaferi’dir. Sovyet işgalinden kurtuluşunun sevincini yaşayamadan öz toprakları Ermenistan tarafından işgal edilen Azerbaycan halkı başta Türkiye’miz olmak üzere bütün Türk Dünyası’nın ortaya koyduğu birlik ve beraberlik ruhu sayesinde bu zorlu süreçten zaferle çıkmayı başarmış ve tarihi yeniden yazmıştır. 30 yıllık hasretin sonunda hem Sovyet işgalinden kurtuluşunu hem de Karabağ Zaferi’ni kutlayan Can Azerbaycan’ın ve Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlıkları kutlu ve daim olsun.”

Geçen yüzyılın başında ‘hasta’ diye tanımladıkları Türk Devleti, İstiklal Mücadelesinde Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün önderliğinde olduğu gibi bugün de zatıâlinizin liderliğinizde ezber bozan oyun kuran ve tarih sahnesindeki gerçek yerini alan büyük bir güç haline gelmiştir.” diyen HEKİMOĞLU, şöyle devam etti:

Bu sancılı ama bir o kadar da şerefli yürüyüşte ATATÜRK’ün ‘Umutsuzluk yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim.’ vecizesinin hepimizin şiarı olduğunun altını önemle çizmek isterim. ATATÜRK’ün çizdiği ulusal ve uluslararası bir Akademi olma hedefine odaklanan başta dil ve tarih olmak üzere sosyal bilimlerin pek çok alanında bilgi üreten Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bünyesindeki akademik kurumlar ve bilim kurulları marifetiyle toplumumuzun ihtiyaç duyduğu öncelikli alanları tespit eden çıktıları her yönüyle siyasi ve sosyal faydaya tahvil edebilecek bilginin üretilmesini önceleyen kurumsal bir dönüşme çabası içindedir.”

CUMHURBAŞKANI’NA DESTEKLERİ İÇİN TEŞEKKÜR ETTİ

Yüksek Kurumun dilimizi ve kültürümüzü toplumumuza ve tüm dünyaya anlatmaya çalışan ülkemizin tezlerini bilimsel platformlarda savunmaya özen gösteren akademik bir kurum olduğunu söyleyen HEKİMOĞLU, sözlerine şöyle devam etti:

Başlattığımız yabancı dillere çeviri çalışmaları ile uluslararasılaşma yolunda ilerlemekte yurt içinde ve yurt dışında gerçekleştirdiği iş birlikleri etkinlikler ve yaptığı yayınlarla hedeflerine her geçen gün biraz daha yaklaşmaktayız. Özellikle yüksek himayelerinizde hızla yükselen yeni yerleşkemiz hayal ettiğimiz hizmetleri gerçekleştirme ve uluslararası bir akademi olma yolunda bizlere cesaret vermektedir. 2017 yılında ‘Dilimiz Kimliğimizdir’ düsturuyla başlattığımız ‘Türkçemize karşı duyarlı olma hamlesi’ 2021 yılını ‘Yunus Emre ve Türkçe Yılı’ ile ‘Hacı Bektaş Veli Yılı’ ilan edişiniz Anadolu irfanına ve milli kimliğimize gösterdiğiniz özen ve hassasiyetinizin bir göstergesidir. Bu himaye ve destekleriniz için şükranlarımızı arz ediyoruz”

HEKİMOĞLU konuşmasının son bölümünde şu sözlere yer verdi:

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün büyük bir öz görüyle kurduğu Kurumlarımızın çağın gerekleri doğrultusunda ve zatıâlinizin yüksek himayeleri sayesinde tarihi sorumluluğunu yerine getirdiğini O’nun ebediyete intikalinin 83. yıl dönümü münasebetiyle bir kez daha vurgulamak isterim. Törenimize teşrif ettiğiniz için başta zatı devletleri olmak üzere kıymetli misafirlerimize ve aziz milletimize şükranlarımı arz ediyorum.”

CSO ve Devlet Çok Sesli Korusu’nun konser verdiği tören sonrası Cumhurbaşkanı Sayın ERDOĞAN, ATATÜRK fotoğraflarından oluşan sergiyi gezdi.