XVII. Türk Tarih Kongresi Ankara’da başladı

15.09.2014

İlki 2 Temmuz 1932 tarihinde, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de katılımlarıyla gerçekleşen Türk Tarih Kongrelerinin 17’ncisi Ankara’da başladı. Toplantıya Moğolistan, Hollanda, Japonya, Rusya, Çin, İran, Mısır, Macaristan, Portekiz, Bosna, Sırbistan, Azerbaycan, Nahcivan, Kazan, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’ın yanı sıra ülkemizden yaklaşık 250 seçkin tarihçi katıldı.

Toplantının açılış konuşmalarını Türk Tarih Kurumu başkan vekili Prof. Dr. M. Ali Beyhan ve Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu başkanı Prof. Dr. Derya Örs yaptı. Sayın Örs konuşmasında, kongrenin öneminden bahsederek dilek ve temennilerinin yanında genel olarak tarih alanındaki faaliyetlere yönelik eleştiri ve önerilerde bulundu.

Katılımda çokluk, nitelikte düşüş

Sayın Prof. Dr. Derya Örs, bilimin eleştiriyle geliştiğini belirterek, özellikle kongrenin tartışma bölümünde yapacakları katkıların önemini vurguladı. Son dönemde akademik toplantılarda “katılımda çokluk, nitelikte düşüş” görüldüğünü söyleyen Prof. Dr. Derya Örs, kurum başkanı olarak değil, bilim insanı sıfatıyla eksikliğini gördüğü bazı hususlara dikkati çekti.

Sinemaya akademik destek

Prof. Dr. Derya Örs, kongrede güncele ilişkin bildirilerin yer almadığını eleştirerek, “Güncel konulardan, bugüne ait konulardan bir miktar uzak olduğumuzu ve hala sadece tarihin belli dönemlerinde çok spesifik konular üzerinde döndüğümüzü görebiliyoruz” ifadesini kullandı. Medyada tarihe yönelik merak uyandığını belirten Prof. Dr. Derya Örs, sözlerini şöyle sürdürdü: “Televizyon kanallarındaki tarih konulu tartışma programlarından tutun günlük gazetelerde, haftalık, aylık popüler dergilerde, tarih dergilerinde, Türk toplumunun tarih ile ilgili algısını yerinden oynatan, değiştiren bazı süreçlerin yaşandığını ve tarih biliminin akademik camianın içinde kısılmış olmaktan bir anlamda dışarı taşarak toplumda var olmaya başladığını görüyoruz. Bu ilginin, sevginin, merakın hiç kuşkusuz doğru yönlendirilmesi ve bu tür yapımlara akademik destek verilmesinin ne kadar önemli olduğunu, bu eserlerde karşımıza çıkan tutumlarda açıkça Sinema perdesinde veya ekranlarda boy gösteren çok büyük bütçeli kimi yapımların, toplumumuzda tarihe karşı genel bir ilgi uyandırdığı ancak zaman zaman bu ilgi üzerinden kasıtlı ve yanlış algı operasyonlarının da düzenlendiği bir gerçeklik olarak karşımızda durmaktadır.”

Resmi tarih anlayışı

Sayın Örs devamla şöyle dedi: “Kongre bildirilerinde eksiliğini hissettiğim bir başka konu da ülkemizde çeşitli çevrelerce  zaman zaman iddia edilen “resmi tarih anlayışı” söylemlerine dair, yine lehte ve aleyhte eleştirel bir çalışmanın bulunmayışıdır. Günlük gazete sayfalarında, haftalık veya aylık popüler dergilerde, sayıları ve tirajları sevindirici bir şekilde artan aylık tarih dergilerinde rahatça yazılabilen, milyonlarca seyirciyi ekranları başına kilitleyen yoğun tartışmalı ve hararetli televizyon programlarında açıkça konuşulabilen pek çok tarihî konunun burada sunulan bildirilere ne yazık ki gereği kadar yansımamış olması önemli bir eksikliktir.

Yukarıda zikrettiğim eksikliklerin 18. Türk Tarih Kongresi’nde giderilmesi, her geçen gün demokrasi, insan hakları ve özgürlükleri konusunda önemli adımlar atılan ülkemizde tarihin ve tarihî olayların da yeni anlayışlar çerçevesinde ele alınabilmesini temenni ediyorum.”

Tarih, taakkül ve tefekküre katkı sağlar

Türk Tarih Kurumu Başkan Vekili Sayın Prof. Dr. Mehmet Ali Beyhan da konuşmasında, tarih yayıncılığında dikkat edilmesi gerekenlere ve bilimsel çalışmaların niteliğine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Türk tarihçiliğindeki eksikliklere ve problemlere de dikkati çeken Prof. Dr. Mehmet Ali Beyhan, “Tarihin ortaya koyduğu bilgiler ve tecrübeler eğer doğru konulmuş ise taakkül ve tefekküre katkı sağlar. Tarihin bu güçlü tarafı yanında zayıf bir yönü vardır: istismara, manipülasyona, müdahaleye açık bir alandır. Böyle bir tarih fayda yerine zarar verir, toplumun ayrışmasına, kamplara bölünmesine, gereksiz tartışmalara neden olur. Tarihimizde, özellikle yakın tarihimizde bunun pek çok örneği vardır, etkileri günümüzde de devam etmektedir” diye konuştu.

Prof. Dr. Mehmet Ali Beyhan, konuşmasının sonunda Türk Tarih Kurumunun faaliyetlerine, yayınlarına ve bundan sonraki sempozyumlarına ilişkin bilgi verdi.