Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu tarafından 10 Kasım Atatürk’ü Anma Töreni düzenlendi.

10.11.2017

Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 79. yıl dönümü münasebeti ile Kurumumuz tarafından her yıl düzenlenen Atatürk’ü Anma Töreni, bu yıl Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Fikri Işık, çok sayıda Bakan, Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanları, Yüksek Yargı Organları Başkanları, devlet erkânı ve davetlinin yoğun katılımı ile 10 Kasım 2017 Cuma günü Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başlayıp Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü Ankara Devlet Klasik Türk Müziği Korosu’nun Atatürk’ün sevdiği şarkıların icrasıyla devam eden 10 Kasım Atatürk’ü Anma Töreninde Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Fikri Işık ve Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Derya Örs birer konuşma yaptı.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Atatürk’ün ebediyete intikalinin 79. yıl dönümü nedeniyle düzenlenen anma töreninde yaptığı konuşmada, “Kurtuluş Savaşımız; askeriyle, idarecisiyle, din adamıyla, her kesimden halkıyla milletimizin topyekûn kıyamının adıdır. Böyle bir mücadeleye liderlik eden ismin, milletin gönlünde en kıymetli yere sahip olması kadar tabii bir şey yoktur” dedi.

Sayın Cumhurbaşkanımız, geçtiğimiz yüzyılın o sıkıntılı döneminde her ülkenin kendine göre bir lider ortaya çıkardığını ve kurtuluşu onun öncülüğünde aradığını, fakat bu liderlerden pek azının, ülkesini arzu edilen zaferlerle tanıştırabildiğini istenen başarılara ulaştırabildiğini söyleyerek “Hiç şüphe yoktur ki Atatürk, işte bu liderlerden biridir” ifadelerine yer verdi.

Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan herkes gibi Atatürk’ün de eleştirilebilir olduğunu söyleyerek konuşmasının devamında şunları söyledi: “Yüce Allah dışında hiçbir güç layüsel değildir. Ancak, eleştirmek başkadır, hakkı teslim etmek başkadır. Bizim saygı sınırları içindeki eleştirilere diyecek bir sözümüz yoktur. Bununla birlikte, Atatürk’ün ailesini de hedef alacak şekilde ve hakaretamiz bir tarzda ortaya konan ifadeleri doğru bulmadığımızı da özellikle belirtmek istiyorum. Biz, Kurtuluş Savaşı’mızın Başkomutanı, Cumhuriyetimizin banisi olarak kendisinin hakkını milletimizin huzurunda teslim etmeyi bir görev olarak görüyoruz.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin son yıllarda yaşamış olduğu tüm gelişmelerin, bir asır önce başımıza gelen hadiselerden bağımsız olmadığını, bölgemizle ve ülkemizle ilgili kanlı senaryoların, yenilenerek tekrar tedavüle sokulduğunu ifade etti. Kurtuluş Savaşı’na başlarken ilan edilen Misak-ı Millîye dahi sahip çıkamadığımızı ifade eden Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “İşte şimdi Suriye’de, Irak’taki gelişmelerde zaman zaman dikkat ederseniz bir şeyi dillendiriyorum, nedir o? ‘Biz Misak-ı Millîmize yeniden sahip çıkmak zorundayız’ diyorum. Bizim eğer Misak-ı Millî hudutlarımızdan taciz ediliyorsak, eğer o hudutlar içerisinden ülkemize saldırılar oluyorsa, burada buyurun devam edin deme lüksümüz yoktur. Gereği neyse, bunun gereğini gerektiği şekilde yapma zorunluluğumuz vardır. İşte Fırat Kalkanı Harekâtı budur. Şu anda İdlib’de yapılmakta olanlar budur.

Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu devlet öyle kolay kurulmadı, bugünlere de öyle kolay gelinmedi. İşte en son 15 Temmuz’da 250 şehit verdik değil mi? 2 bin 194 gazimiz var. Ama millet işte bu vatan toprakları için, devleti için taviz verdi mi? Vermedi. Bu millet şahadeti her şeyin üzerinde görmüştü, vatan sevgisi her şeyin üzerindeydi, onlar üzerine üzerine gittiler, 16 saatte işi bitirdiler.”

Konuşmasının sonunda Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Cumhuriyetin tüm önemli tarihleri gibi, 10 Kasım’ları da artık bu anlayışla değerlendirmek gerektiğini, Atatürk’ü sadece “anmakla” kalmayıp, “anlamaya” da çalışmak gerektiğini, bu duygularla bir kez daha vefatının 79. yıl dönümünde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmetle, tazimle yâd ettiğini dile getirdi ve Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu yetkililerini, düzenlenen bu anlamlı toplantı için tebrik etti.

Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’ın konuşmasına ait görüntü

Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’ın konuşma metni

 

Başbakan Yardımcısı Fikri Işık, “Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bu toprakları bize vatan kılan tüm şehitlerimizi ve bugün hayatta olmayan gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Hayatta olan tüm gazilerimize de sağlık, mutluluk ve esenlikler diliyorum.” diyerek sözlerine başladı.

Osmanlı Devleti’nin son dönemi ve Atatürk’ün yetişme yıllarına değinerek konuşmasına devam eden Başbakan Yardımcısı Işık, Mustafa Kemal’in henüz gençlik yıllarında dahi “muhakeme kabiliyeti son derece yüksek ve güçlü sezgiye sahip” bir subay olarak tebarüz ettiğini belirtti. Başbakan Yardımcısı, Mustafa Kemal’in henüz 29 yaşında Fransız ordusunun manevralarını izlerken Fethi Okyar’a söylediği “Fransa, bu orduyu barış için beslemiyor, bir savaşın ayak seslerini duyuyorum. Umarım bu savaşın dışında kalırız. Aksi takdirde savaş, devlet olarak sonumuz olur” sözünü örnek olarak gösterdi.

Sayın Işık, konuşmasının son bölümünde, Cumhuriyetin ilk yıllarında gerçekleşen kalkınma hamleleri ile muasır medeniyet olma çabasına değindi ve Türkiye Cumhuriyetinin bugünkü çalışmalarının da aynı çabanın bir devamı olduğunu söyleyip bu duruma kanıt olarak: “Uzaydaki gözümüz Göktürk, gökyüzünde süzülen Hürkuş, teröristlerin korkulu rüyası İHA’lar, denizlerde kuğu gibi süzülen gemilerimiz, mesafeleri kısaltan hızlı trenler, kıtaları kavuşturan Marmaray, ülkeleri birleştiren Demir İpek Yolu, gönülleri birleştiren bölünmüş yollar, modern şifahaneler olan şehir hastaneleri, bu ideal için Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde atılan adımlardandır.” diyerek konuşmasını bitirdi.

Başbakan Yardımcısı Sayın Fikri IŞIK’ın konuşma metni

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Derya Örs, konuşmasına Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, yol arkadaşlarını, istiklal harbi ve 15 Temmuz şehitlerini rahmet ve şükran duygularıyla anarak başladı ve Türk milletinin, istiklali ve hürriyeti uğrunda binlerce yıldır canıyla, kanıyla, malıyla çok ağır bedeller ödediğini belirterek devam etti.

Sayın Örs, “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1919’da başlattığı istiklal mücadelesi, yüce Türk milletinin büyük fedakârlıkları ve kahramanlıklarıyla sonuca ulaşmış, vatan toprakları düşmanlardan temizlenerek genç Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur. Ne var ki aradan geçen bunca zamana rağmen ne Türk’ün ateşle imtihanı bitmiş ne de istiklal mücadelesi sona ermiştir.” diyerek bugün de istiklal mücadelesinin devam ettiğini belirtti.

Türk milleti ve devletinin, Allah’ın izniyle, geçmişte olduğu gibi, gelecekte de birliğine, beraberliğine, istiklaline ve istikbaline kastedenlere karşı, şehadeti düğün bayram bilen kahraman ordusu ve şanlı güvenlik güçleriyle beraber amansız mücadelesini sürdüreceğini ifade eden Prof. Dr. Örs, “Mustafa Kemal Atatürk’ün, Türk milletine ve devletine emanet ettiği Cumhuriyeti, demokrasiyi, millî iradeyi ve tam bağımsızlığı korumak için, dün olduğu gibi bugün de biricik düsturumuz, şiarımız, ilkemiz ve ölçümüz ‘Ya istiklal ya ölüm!’dür.” diyerek konuşmasını bitirdi.

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Sayın Prof. Dr. Derya ÖRS’ün konuşma metni

Fotoğralar